‘Refah Partisi’nin yükselişi neden önlenemez’

Ak Parti, 30 Mart 2014 seçimlerinde demokrasi tarihimizin en yüksek yerel seçim başarı oranını yakaladı. Üstelik bu başarı, dünya demokrasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş saldırı ve tuzaklardan sonra geldi. Tuzak kurucular, bu başarının hikâyesinin onların küçücük havsalalarının alamayacağı kadar köklü bir tarihsel ve toplumsal geçmişe dayalı olduğunu hesaba katamadılar. Ak Parti”nin başarısını hakkıyla değerlendirebilmek için oldukça derinlere uzanmak icap eder. Yeni Şafak”ta 26 Nisan 1995 tarihinde, o sıralar tamamen farklı bir siyasi programı (Rahmetli Aydın Menderes”in Büyük Değişim Partisi) destekleyen bir aydın olarak, dışarıdan Refah Partisi”nin yükselişinin nasıl göründüğüyle ilgili yazımız, başarının kökenlerine ilişkin fikir verici nitelikte. Yazıyı kısaltarak takdirlerinize sunuyorum.

“…Refah Partisi”nin uzun bir mücadele tarihinden sonra, hani neredeyse birdenbire denebilecek bir anilikte yükselişe geçmesini, esasen şu üç noktada, olguyu en açıklayıcı bir biçimde vuzuha kavuşturmak mümkündür:

Refah Partisi”nin yükselişi olgusu, birinci olarak, değişik toplum kesimlerinde, geleneksel olanın tahribatında gelinebilecek en son noktaya gelindiği gibi bir önyargıya dayanak oluşturacak bir algının ortaya çıkışıyla açıklanabilir. Son yıllar Türkiye”sinde ilk bakışta göze çarpan toplum manzarası, başta kitle iletişim araçlarıyla olan ilişkiler olmak üzere, bütün gündelik hayat pratiklerini, geleneksel olanın aleyhine saran ve üstelik kendisi ne geleneğin yeni bir versiyonunu ne de yepyeni bir geleneği oluşturamayacak kadar suni ve cılız ama bu arada çok ama çok hızlı olan değişimdir. Ekonomik ve toplumsal alanlardaki hızlı modernleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan değişim olurken, bu değişimin geleneksel olanı yıkan tezahürlerine karşı durabilmek için psikolojik ve manevi alanlarda da değişim yerine tam tersine doğal bir direniş yaşanmaktadır. Bu direniş doğaldır; çünkü insanın anlam dünyasını oluşturan, daha doğrusu şu veya bu biçimde hayatına anlam veren geleneksel tarzın yıkılıp gidişi karşısında kayıtsız kalması beklenemez. Anlam dünyaları parçalanan her insan, bu parçalanmayı aynı zamanda kendi varlığının trajik bir yok oluş süreci olarak yaşayacak, iç dünyasında kendiliğinden bir direniş örgütlenecek, kendisini var kılan bütün manevi değerlerini, bütün hatıralarını bu yeniden inşanın yapı taşları olarak kullanacaktır.

Hayat dünyaları modern bir tehdide maruz kaldığında İslam”a dolayısıyla İslam”ı simgelediği rivayet olunan bir siyasi oluşuma yönelmesi açıklanabilir bir durum olarak kabul edildiğinde, neden Refah Partisi”nin uç-batı dışındaki şehirlerde ve özellikle bu şehirlerin varoşlarında güç kazandığı kolaylıkla açıklanabileceği gibi, modernleşmeleri nispeten uzun ve mutedil bir seyir izleyen uç-batı şehirlerinde neden bu partimizin yerinde saydığı da anlaşılabilir hale gelir. Ama eğer bu tesbitimiz doğruysa, geleneksel olanın tahribatı, giderek daha önceden değişik dozlarda modernleşmeye bağışıklanmış olan büyük şehir merkezlerini ve uç-batıyı da saracak, buralarda da kaçınılmaz biçimde İslamlaşma dolayısıyla RP”ye yönelme tarzında bir eğilim belirecektir…

…İnsanlar, en uzun süre ayakta kalabilmek için en kolay ve kestirme yolları tercih ederler. Beklenen bir kaos anına karşı, Refah Partisi”nin hiç değişmeden kalabilmiş, ne de olsa tanıdık ideolojik yapısı ve güvenilir parti teşkilatı, hem sığınılacak bir liman, hem de kaosa neden olanlara karşı hıncı gösterebilecek bir sembol olarak ikili bir işlev üstlenmiştir. Kaos beklentisinin yaygın olduğu yerlerde, -ki buralar büyük şehir varoşları, sürekli göç veren ve ekonomik bir çöküşe doğru giden Anadolu illeri ve adeta kaosla özdeşleşen Güney Doğu”dur- Refah Partisi”nin yükselişini bu partimizin anti-kaos etkisiyle açıklamak mümkündür. Sisteme yönelik eleştirilerin durmayacağını söylemek bir kehanet değilse eğer, kaos beklentisinin alanı ve etki gücü derinleştikçe Refah Partisi”nin yükselişinin de artarak süreceğini kolaylıkla söyleyebiliriz.

Buraya kadar denilenlerden, sıkça yapılan analizlerin aksine Refah Partisi”nin yükselişini esasen, İslami uyanış, çelik parti disiplini, adil düzen teorisinin dayanılmaz cazibesi gibi faktörlere bağlamadığım anlaşılmaktadır. Bütün bunların yükselişte bir payı var mıdır hiç emin değilim. Refah Partisi”nin kendi yapısının yükselişte bir rolü aranacaksa eğer, bunun çok farklı bir yerde aranması gerektiğini düşünüyorum. Bu yer, bazı Refah Partili figürlerin, bazan da Refah Partisi”nin bizatihi kendisinin, kitlelere inanılmayacak kolay ölçülerde, özdeşim imkânları sunuyor olmalarıdır. Refah Partisi”nin hiç göze çarpmıyorlar gibi görünen bazı (Sayın Abdullah Gül, Sayın Tayyip Erdoğan gibi) figürleri, sessiz, mağdur, mazlum, haklı ve halktan imajlarıyla ve bütün bu imaj potansiyellerinin yanında başarılı kişilikleriyle inanılmaz bir medyatik etki gücüne sahiptirler. Bu insanlar, her görüntüleriyle halkta “tıpkı bizim gibi” diye özetlenebilecek bir özdeşim etkisi yapmaktadırlar. Bu partimize karşı yapılan, hep altında bir hinliğin olduğunu bir türlü gizleyemeyen çullanma kampanyaları da, tam tersine bizzat bu partimizi mağdur konumuna düşürmekte, kendini hep mağdur olarak algılamış halka böylelikle, müthiş bir özdeşim ve “Refahlılaşma” fırsatı sunulmaktadır.”

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41