Bağımlılık

Önceleri “bağımlılık” başlıklı bir yazı gördüğümüzde, tam neyle ilgili olduğundan emin olmayabilir, aklımız daha ziyade milletçe istiklali hür olmanın kastedildiği milli bağımsızlık, kısmen de insan ilişkilerinde bağımlı kişilik yapısı mevzuuna giderdi.

Oysa bir süreden beri “bağımlılık” dendiğinde kahir ekseriyetle alkol ve madde bağımlılığını ve son zamanda gündeme gelmeye başlayan, teknoloji, yeme, alış-veriş bağımlığı gibi davranışsal bağımlılıkları kast ediyoruz. Bizim yazımıza böyle bir başlık atmamızın nedeni de o.

Alkol ve madde bağımlığı nasıl düşman topuyla, tüfeğiyle, ekonomik gücüyle ülkeyi ve millet iradesini zapturapt altına alıp esir ediyorsa, aynı şekilde müptelalığa duçar olmuş kimselerin aklını ve iradesini ortadan kaldırıyor. O yüzden ben bu tür bağımlılıkla mücadelenin gerçek vatanseverlik ve gerçek insan severlik olduğuna inanıyorum. Zira bu illet, insanları, özellikle geleceğimiz demek olan gençleri pençelerine alıp akıllarını ve iradelerini yok ediyor. O irade ve akıl ki, insanı insan yapan temel kuvvetler. Sadece bağımlıların ve ailelerinin hayatlarını karartmakla kalmıyor trafik kazaları, bulaşıcı hastalıklar, cehalet ve yoksulluk gibi tüm toplumu birden etkiliyor. Bu yüzden zaman zaman köşemizde bu büyük dertle ilgili yazılar kaleme alıyoruz. Ramazan ayının son günü münasebetiyle dikkatinizi tekrar bu konuya çekmek istiyorum.

Bağımlılık hem sonuçları hem de artan çeşitleri ile dünyanın olduğu gibi, ülkemizin de en önemli gündemleri arasında yer alıyor. Ülkemizin bağımlılıkla mücadelesi, bir asır önce Milli Mücadele şartlarında Yeşilay’ı kurarak başladı. Başlangıçta hedef nikotin ve alkol bağımlılığı idi. Değişen şartlar ile birlikte uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri, oyun, kumar, internet ve teknoloji gibi diğer bağımlılık çeşitlerini de içine alarak ve başta sağlık, eğitim ve gençlik olmak üzere hemen tüm alanları kapsayarak sürüyor. Dünyadaki bağımlıklarla mücadelelerden ve bilimsel gelişmelerden öğrenip dersler çıkarılıyor, ülkemizin şartlarına uygun politikalar, stratejiler belirleniyor. Birçok ülke ülkemizdeki bağımlılıkla mücadeleyi gıpta ile izliyor, hayranlıklarını dile getiriyor.

Bağımlılık, insanlık tarihi kadar eski. Bir yandan M.Ö 2 binli yıllarda bağımlılık geliştirdiği bilinen maddeler günümüzde de insanlara musallat olarak bağımlılığa yol açmayı sürdürürken bir yandan da geçmişe göre birçok yeni bağımlılık türü ortaya çıkıyor. Bağımlılık için bazı kişiler daha çok risk altında. Kişilik yapıları ve beyin işleyişleri özellikle bazı kimselerde bağımlılık gelişimine uygunluk arz ediyor. Bunu bilen çıkar çevreleri, bağımlılıkla mücadeleyi baltalamak için ellerinden gelenleri artlarına koymuyorlar. Ortada bu işten kazanç sağlayanlar, bağımlılık için uygun ortam ve gruplar olması, bağımlılıkla mücadelenin sadece tıp mensupları tarafından yapılamayacağını, herkesin bu sorunu çözmek için el atması gerektiğinin zorunluluğunu gösteriyor.

Kimi zaman ahlaki, kimi zaman adli, kimi zaman ise sosyal bir sorun olarak görülen bağımlık tek bir alana indirgenemeyecek kadar farklı unsurları barındıran karmaşık bir rahatsızlık. Bağımlılığa yol açan faktörler incelendiğinde de bu karmaşıklık belirgin biçimde karşımıza çıkıyor. Genetikten, aile yapısına ve yetişme koşullarına, maddeye ulaşmanın kolaylığından yaşam ortamlarına ve madde ve bağımlılık hakkındaki kültürel kabullere ve özellikle medyanın aracılık ettiği hatalı bilgilere kadar birçok faktör, bağımlılık rahatsızlığının ortaya çıkışında pay sahibi. Bu nedenle bağımlılıkla mücadele, ona neden olan tüm faktörleri ortadan kaldırmaya yönelik, işbirliği, dayanışma ve akılcı stratejilere dayalı olarak yürütülmeli. Ama yine de bağımlılık son tahlilde karşımızda bağımlılıktan etkilenmiş, kendisini alkol ya da maddenin pençesinden kurtaramayan bir kişinin derdi olarak çıkıyor. Bağımlılık, kişinin beden sağlığının yanında ruh sağlığını, aile ilişkilerini, mesleğini ve eğitimini, sosyal yaşamını derinden etkileyen bir rahatsızlık…

Bugün bağımlılığa “tedavi edilebilir bir beyin hastalığı” olarak bakıyoruz. Ama tedavi ve rehabilitasyon için tüm toplumun el ele vermesini gerektiren çok boyutlu ve zorlu bir hastalık olduğunu da söylüyoruz. Tüm ülkeler, bu dertle baş edebilmek için çabalıyor. Ülkemiz, sorunun en dehşetengiz biçimde yaşandığı ülkeler arasında değil ama konunun öneminin farkında ve dünyanın örnek alacağı çabalar içerisinde. Her yıl ülkemizde ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının önderlik ettiği “Ulusal Alkol ve Madde Bağımlılığı Kongresi” düzenleniyor. İhtiyaca binaen illerimizde alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezleri (AMATEM) açılıyor. Sorunun işsizlik, meşguliyet, aile desteği ve sosyal dayanışma ile ilgili boyutlarına bağlı olarak yeni organizasyonlara girişiliyor. Son olarak Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’nin 2014’te başlattığı, sekiz bakanlığın ortak çalışmasıyla yürütülen “uyuşturucuyla mücadele acil eylem planı”nı model olarak üyelerine tavsiye etme kararı aldı. Bu mücadelenin durmaksızın sürdürülmesi gerekiyor.

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41