Sayfa Seç

Bir tarihçi neden çok meşhur olur?

Epey zamandır “tarihin popülerleşmesi” diyebileceğimiz bir hal, benim gibi sizin de dikkatinizi çekiyordur. Kolayca yazılıveren ve aynı kolaylıkta alıcı bulan ama maalesef hakikatle pek ilgisi alakası olmayan tarihi-dini romanlar, filmler, diziler… (Ahmet Turgut’un romanları, “Diriliş” ve “Filinta” dizileri gibi benim de müdavimleri arasında bulunduğum çok iyileri de var elbette ama onlar adeta çölde vaha gibiler) Kendi kişisel biyografisi üzerine hiç düşünmeyenlerimizde bile acayip bir tarihe batıp çıkma, daha doğrusu üzerimize tarih bilgisi sıvama arzusu… Meslekten tarihçilerin, tekliflere dayanamayıp sahne almaları; tarihçi titizliğiyle asla bağdaşmayacağını bildikleri halde, uzmanlıkları olmayan alanlarda çalım satmaya kalkışmaları… Tarihin nerdeyse işportaya düşmesi, kapış kapış gitmesi…
Türklerin tarihsel psikolojisi üzerine yıllardır çalışıyorum, tarihçiliğin ne zor meslek olduğunu, ne amansız yöntem sorunlarıyla uğraştıklarını kıyısından köşesinden de olsa öğrendim. Tarih adına piyasada dolanıp duran bu tuhaflıkların akademik tarihçilikle, tarih yazımıyla hiçbir ilgileri, tarih bilgimize hatırı sayılır bir katkıları yok. Popüler bilginin her yere hakikat diye yapıştırılmasının zararları ise sayılamayacak kadar fazla. İşin ilginç yanı şu ki, bu durum, sadece bizde değil tüm dünyada cari.
Her şey sanıldığı kadar kötü değil, şu halimiz dahi, içinde olumlu bir nitelik barındırıyor. Biz böyle yüzümüze gözümüze tarih bulaştırmış bir halde dolanırken, halimizin nedenleri üzerine kafa yoran, ciddi düşünürler çıkıyor ve bize kendimizi seyretmemiz için ayna tutuyorlar.
Yale Üniversitesi Tarih Bölümü’nden David Blight, bu tarih ilgisindeki artış tablosuna “bellek patlaması” adını veriyor. Ona göre şimdilerde yaşanan bellek patlamasının bir benzeri de 1890-1920 arasında görülmüş. O zaman sebepler, imparatorlukların yıkılması, yeni ulus devletlerin kurulması, kaybolan dünyalara ve kültürlere duyulan özlem, endüstriyel ve kentsel yabancılaşma, yaratılan yeni gelenekler ve yaygın anıt dikme faaliyetleri, takvimleri dolduran kutlama günleri ve entelektüellerin bellek çalışmaları üzerine yoğunlaşmasıydı diyen Blight, şimdi yaşanan bellek patlamasının ise 10 sebebi olduğunu söylüyor. Bakalım:
1. Şiddet 20. yy.da doruğa ulaştı. Tıpta, insan haklarında ilerlemeler sağlandığı, insan ömrü çok uzadığı halde, çağımız insanın içindeki kötülüğün anlaşılması açısından tarihe kara bir leke olarak geçti.
2. Yahudi soykırımı, tarihsel bellek bilincinin temel simgesi haline geldi. Soykırımla ilgili çalışmalar ve anma törenleri, anıtlar, müzeler, tüm dünyada tarih yazıcılığının ve kamu tarihçiliğinin konusu oldu.
3. Bir yıldönümü bilinci yerleşti. ABD’nin kuruluşunun ve Fransız Devrimi’nin iki yüzüncü yılı ve sıradaki onlarca büyük yıl dönümü…
4. 1989-1991 yılları arasında Soğuk Savaş’ın sonlanması, kimlik ve bellek ile ilgili söylemleri siyasallaştırıp çoğalttı. Soğuk Savaş döneminin bir işlevinin de “belleği öldürmek” olduğu anlaşıldı.
5. Büyük anlatılar döneminin bitmesi ve nesnel bilgiden artık kolayca bahsedilememesiyle birlikte, post-modern zamanlarda birçok yeni kanı ve teori ortaya çıktı. Rölativizm, adeta bir yeni tarih patlaması yaşanmasına zemin hazırladı.
6. Artan çoğulculuk ve çeşitliliğin, Soğuk Savaş sonrası ulusal kaygılara bağlı içe dönüşle birleşmesi, birçok farklı bellek ve kimlikleri harekete geçirerek kültür savaşlarına neden oldu. Eski müzecilik anlayışıyla, yeni çok-kültürlülük durumu arasında bariz bir çelişki meydana geldi.
7. Tarihi ve kültürel alanlara yönelik olarak ortaya çıkan ticari turistik faaliyetler, devlet desteğini de arkasına alarak en hızla büyüyen sektörlerden birisi durumuna yükseldi. Özellikle gelişmiş ülkelerde eğitim düzeyi yüksek, eskiden olmadık biçimde boş zamana ve kültüre yatırım yapabilecek maddi imkâna sahip olabilecek kişi sayısının artması, kültürel miras turizmine ve belleğin nesnelleştirilmesine katkıda bulundu.
8. Film, roman ve popüler hikâyelerin halk tarafından daha kolay sahiplenilmesi ve sevilmesi, kitle kültürünün akademik tarihe olan güvenini sarstı. Profesyonel tarih ile toplumsal bellek arasındaki mesafeyi arttırdı.
9. Kim ne derse desin, bu çağda ileriye bakmak artık güven verici olmadığından, gelecekten beklentileri azalan insanlar, geriye, kendi içine ve nostaljiye gömüldü. Yalnızlıktan kurtulmak için ortak bir belleğe sahip topluluk aramaya koyulduk.
10. Dünyanın her yerinde toplumlar ve kültürler, travmatik geçmişlerinden kaynaklanan yaraları sarmak, telafi edebilmek için geçmişi hatırlama, yargılama, açıklama çabasına girdiler.
İşte böyle… İsteyenler Blight’ın görüşlerinin ayrıntısını okuyabilmek için Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan, Yonca Aşçı Dalar çevirisiyle çıkan “Zihinde ve Kültürde Bellek” kitabına bakabilirler. Ama sanıyorum özetini verdiğimiz şu 10 madde bile, önceleri sadece meslek erbabının tanıdığı İlber Hoca’nın neden çok popüler olduğunu açıklamak için yeterli…

Kaynak: Yeni Şafak

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41