Bu dünyadan Bauman geçti

Geçenlerde vefat eden büyük düşünür Zygmunt Bauman, ahlaktan küreselleşmeye, özgürlükten ölüme, tüketimden ütopyaya, entelektüellerden müphemiyete birçok kapıdan girdi günümüz dünyasına. Her ne gördüyse teker teker, olabildiğince sade bir dille bize anlatmaya çalıştı. “Akışkan” adını verdiği modernliğin bu son evresinden pek de hoşnut değildi, hayatımızın insanileşmesi için elinden gelen çabayı gösterdi. Topluma olduğu kadar yaşanılan hayata ve insan ilişkilerine yoğunlaştırmıştı dikkatini. Olgunluk eserlerinden birisi, yaşadığımız zamanlardaki kadın-erkek ilişkilerine dair gözlemlerini paylaştığı ve bizi uyardığı “Akışkan Aşk”tı. Bizi, günümüz insanını, gündelik hayattan yola çıkarak anlatıyordu.
Aralarında sahici bir yakınlık bulunmayan günümüz insanı, kablolu ve kablosuz, bir akışkanlık içinde bağlar kurup bir süre sonra bağsız kalıyor. Bu süreç, mütemadiyen devam ediyor. Görünüşte kendi kararlarını vermeye muktedir bir bireye benziyor ama yakından bakıldığında, adeta kararnameyle birey olmuş gibi. İncecik bir buz tabakasında paten kayan, düşmemek, soğuk suda hem donup hem boğulup ölmemek için sürekli sürat yapmak zorunda kalan, güven ve taahhütten uzak bir yaşam sürmeye mahkûm…
Özgürlük ihtiyacını ve aidiyet açlığını eş zamanlı olarak gidermeye çalışıyor. Modern gündelik hayatın içinde başvurduğu yollar, bu iki özlemin yenilgilerini gizlemeye yarıyor. İki ucu keskin bıçak gibi ilişkilerde, düş ile kâbus arasında gidip geliyor. Ne tam olarak bir yere ait hissediyor ne de tümüyle özgür…
Tecrübesini ve insan ilişkisinden beklentisini “bağlantıda olma”, “hatta kalma” sözleri açıklıyor. “Eş”ten ziyade “ağ”dan söz ediyor. “Kendine bir ağ oluşturma”ya, “ağ üzerinde sörf yapma”ya çalışıyor. “Bağlantı” dediği ise, sanal ilişki; kolayca girilip çıkılıveren, ayrıca bakım, özen ve ciddiyet gerektirmeyen, şık ve kullanıcı dostu, “delete” tuşuna basınca kurtulması mümkün olan şu tuhaf ilişki…
Sadece bazı noktalardan, dünya görüşü, yaşama tarzı gibi açılardan kendisine benzeyenlerle “benzerlik cemaatleri”ne katılma şansı var günümüz insanının. Ama artık onlar bile “yerlerini, olaylar, idoller, panikler ya da modalar etrafında oluştuğu varsayılan ‘durum cemaatleri’ne bırakıyorlar… İnternet üzerinden, cep telefonuyla ve mesajlarla gevezeliklerimiz içinde ve bunlar aracılığıyla, içe bakışın yerini en mahrem sırlarımızı ve alışveriş listemizi birlikte sergileyen çılgınca ve uçarı bir etkileşim almış gözüküyor. Herkesin her şeyden haberdar olduğu ama hiçbir şey hakkında fikri olmadığı bir dünya…
Böyle bir görünüm sergileyen insan tipinin temel aktör olmasıyla açıklıyor günümüzdeki “danışma patlaması”nı Bauman. Günümüz insanının görevleri fazlasıyla karmaşık ve yoğun; tek başına altından kalkamayacağı, tahlil edemeyeceği kadar güç, bu yüzden, her fırsatta soluğu danışma verdiğini söyleyen uzmanların yanında alıyor. Uzmanlardan “ihtiyaç duyduklarında ellerinin altında bulabilecekleri” ilişkilerle yetinmeyi, “uzun vadeli taahhüdün tuzak olduğu”nu öğreniyor…
Aşk, şüphesiz şimdi de var ama yaşadığımız dünyada kalıcı, sağlıklı bir ilişkiye dönüşmesi artık çok zor. Zira aşk adasının ötesindeki dünya, şaşkına çeviren ses ve görüntü potpurisiyle dolu. Adadaki iki hayalperest aşık, kendi dışlarındaki dünyayı ehlileştirmeye, evcilleştirmeye muktedir olmadıkları gibi; eninde sonunda aralarında anlaşmazlıklar ve uyumsuzluklar başlayacak, bir süre sonra birbirinden kaçıp kurtulmak isteyecekler…
Bir toplumda insanlar arasında arkadaşlık, dostluk hisleri çok güçlüyse aşk için uygun vasat var demektir. “Kullan-at” türü ürünleri teşvik eden, hızlı çözümlere, anlık tatminlere, riskten kaçınmaya ve garantiye dayanan bizimkisi gibi bir tüketim toplumunda aşka yer bulmak neredeyse imkânsız. Zira aşk, özen göstermektir; arzu, oburca tüketmek isterken aşk sahip çıkmak ister. Aşk, bir kişiyi, güveni özgürlüğün önüne alabilmeyi gerektirir. Sevgiye dayalı gerçek bir çift olabilmek için, eşlerin birbirlerine kabul edici, sahiplenici, huzurlu bir liman gibi davranabilmeleri, belirsiz bir geleceğe rıza gösterebilmeleri gerekir. Oysa günümüzde her şey kısa ömürlü, gelip geçici dileklere göre ayarlanıyor. Mesela alışveriş merkezleri, dileklerin kısa süreli uyanma ve sönme hızlarını dikkate alarak tasarlanıyorlar. İnsan ilişkileri tıpkı borsa gibi işliyor; ilişkilere de tıpkı yatırım aracı gibi bakılıyor. Nitelik olmadığında selameti nicelikte arıyoruz. Kitapların kalitesini satış sayısıyla, bir filmin veya bir olayın performansını izlenme oranlarıyla, hatta “tanınmış bir kişinin niteliğinin cenazesini izleyen kişi…, entelektüelin kalitesinin alıntı yapılma” sayısıyla…
Bunları bize söylediğin için teşekkürler Bauman; toprağın bol olsun.

Kaynak: Yeni Şafak

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41