Sayfa Seç

Erol Göka öyle soğuk entelektüellerden değil

Uzmanlık alanı psikiyatri olmasına rağmen bir alanda çakılıp kalmış bir akademisyen değil. İnsan psikolojisini, psikolojik bakışı bilmenin avantajlarını da kullanarak alabildiğine derin ve renkli bir yelpazenin içinden konuşuyor.

Erol Göka, kabına, yatağına sığmayan bir ırmak gibi. Debisi yüksek bir ırmak… Bir bakarız hastane koridorlarında, kliniklerde, üniversite amfilerinde, konferans salonlarında, uzmanlık alanı ile alakalı komisyonlarda; bir bakarız kitapların satırları arasında, bilimsel dergilerde, televizyon ekranlarında, gazetelerde…

Uzmanlık alanı psikiyatri olmasına rağmen bir alanda çakılıp kalmış bir akademisyen değil. İnsan psikolojisini, psikolojik bakışı bilmenin avantajlarını da kullanarak alabildiğine derin ve renkli bir yelpazenin içinden konuşur. Felsefe, sosyoloji, siyaset tarihi, teoloji, edebiyat… Alabildiğine derin ve renkli yelpaze dedik ama bu derinliğin ve renklerin içinde yitip gitmemiş. Ayaklarını bu topraklara basan ve bu toprakların dertlerini kendine dert edinen bir yapıya sahip. Bir bilim olarak psikiyatrinin fildişi kulelerinde oturup teorik ahkâmlar keserek kendini var olandan soyutlamış değil. Bizatihi var olanın içindedir, var olanı anlamlandırma ve anlatma kaygısıyla…

Erol Hoca, siyasi yaşama soldan girmiş biri ama..

1959 Denizli doğumlu Erol Göka. Liseyi Aydın’da parasız yatılı okumuş. Eskilerin deyimiyle “Leyli Meccani”… Parasız yatılı deyince aklıma hemen Süleyman Çobanoğlu’nun “Kulplu Beygir” şiiri gelir. Çobanoğlu da parasız yatılı okumuş. Parasız yatılı okumak, insana kazandırdığı birçok güzel şey yanında hasreti, özlemi, yalnızlığı öğretir. Duyarlılaştırır da. 1983’de tıbbiyeyi bitirerek tıp doktoru, 1989’da “Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı” olur. 1992 yılında doçent olan Göka, 2010 yılında profesör olarak Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalına atanır. Halen burada akademik görevini sürdürmektedir.

Erol Hoca, siyasi yaşama soldan girmiş biridir. Marksist literatürü yakinen bilerek ve bu literatürün açmazlarıyla, boşlukta kalan yanlarıyla cesurca hesaplaşarak yürüyüşüne daha yerli, ayakları daha bu topraklara basan bir siyasi ve kültürel arayışın izinde olarak devam etmekte. Marksizm’in maneviyatı pas geçen anlayışına karşı İslam diyor, Müslümanlığımızın bizim için derin anlamını vurguluyor. Batı dünyasının siyasi ve kültürel anlam havzasından çıkmış kavramları aynen kabul etmenin sakatlıklarına dikkat çekiyor. Aldığı eğitimin pozitivist karakterine rağmen gelenek diyor. Psikiyatrinin de sınırları olduğundan bahsediyor. Kutsamıyor bilimi.

“12 Eylül’le Ben Böyle Hesaplaştım” yazısında da belirttiği gibi 12 Eylül darbesi ve 1980’li yıllarda Bitlis’te yaptığı zorunlu hizmet Hoca’nın kişisel serüveninde derin etkiler bırakmış. Kendisinin de sürekli vurguladığı gibi toplumuna, beraber yaşadığı insanlara, ülkesine, kültürüne karşı derin bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyor. Entelektüelizmin soğuk dünyasından ve modern siyasetin menfaate dayalı işleyişinden mümkün olduğunca uzak durma gayretinde.

Psikiyatri, siyaset, gündelik yaşam üzerine hepimizle derin bir sohbete dalıyor

Psikiyatrinin neredeyse bütün alanlarında bilimsel paradigmaya bağlı çalışmalar yapan Erol Hoca, bunun yanında toplumsal yapımızdaki çok ince ayrıntıları yakalayarak buralardan önemli çıkarımlar, tanımlamalar yaparak kendimizi tanımamızı kolaylaştırır. Psikiyatri alanındaki bilgilerini diğer sosyal bilimlerle harmanlayarak konuşur. Göka, yazı alanında da veluttur. Birçok önemli makaleye, söyleşiye, kitaba imza atmıştır. Bilimlerin Vicdanı PsikiyatriGeçimsizlerHayatın İçindeki PsikiyatriBir Bilim Erol Gökaolarak PsikiyatriFelsefe İle Psikiyatri teorik bağlamlarda değerlendirilebilecek kitaplardır. Özellikle son dönemlerde üzerinde yoğunlaştığı konular hakkında ardı ardına çıkardığı Türklerin PsikolojisiTürklerde Liderlik ve FanatizmTürk’ün Göçebe RuhuTürk Grup DavranışıPsikoloji ve Siyaset Arasında adlı kitapları genetik kodlarımızı ifadelendirmeye, olan biteni anlamaya yarayacak çalışmalar olarak görülebilir.

Erol Göka, hayatımızın en ince, en yakıcı yanlarına, var oluşumuzun derin ikilemlerine, trajedilerine de dokunuyor. Bir zamanlar Keşkül Dergisi’nin 15. sayısında yayınlanan yazısında hayatın bir trajik yanı olduğundan bahsediyor. Hepimizin ölüme doğru giden varlıklar olduğumuzdan, fâni olduğumuzdan… Yalan dünyadan ve hepimizin yalnızlığından bahsediyor. Özgürlüğün bir baş dönmesi olduğundan ve yine de hiç vazgeçemeyeceğimizden… Varlık sancımızı dindirecek yegâne şeyin Yüce Yaratıcıya teslimiyetten geçtiğini söylüyor. Yaratıcımızın bizi var olma şerefiyle şereflendirdiğini…

Yaşadığı zamana, toplumuna karşı kendini sorumlu hisseden bir psikiyatristtir Göka. Psikiyatri, siyaset, gündelik yaşam üzerine hepimizle derin bir sohbete dalıyor. Çalışmalarının hem güncel yanı var, hem de teorik… Fikirlerine ister katılın ister katılmayın, çok önemli konuları işaret ettiğini fark edeceksiniz eserlerini okurken. Tartışmamız gereken yerleri gösteriyor. Dinlemek, takip etmek gerek.

Kaynak: Muaz Ergü, dunyabizim.com

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41