Mehdilik iddiası ve psikolojik sağlık (I)

Dinler tarihine bakıldığında, bir kısım insanın, kıyametin hemen öncesinde, olağanüstü güç ve kuvvetle donatılmış bir “kurtarıcı”nın zuhur edeceğine inandıkları görülüyor. Zerdüştlük, Hinduizm ve Budizm de dâhil olmak üzere tüm büyük dinlerin inananlarından bazıları, kendi inanç sistemlerinde böyle bir kurtarıcının zuhuratına ilişkin kanıtların peşine düşmüşler. Beklenen halaskar, delil olarak mucizelere sahip bulunmakla birlikte, son tahlilde insan olan peygamberlerden farklı; özellikleri sadece olağanüstü değil aynı zamanda insanüstü.

Musevilikte kurtarıcı beklentisinin kitabi delilleri olduğu ileri sürülse de, Yahudilerin tarihleri boyunca yerleşip barınacakları bir yurt özlemi çekmelerinin de böyle bir inancı teşvik ettiğinden bahsediliyor. Musevilik içinde yerleştirebileceğimiz Sabetay Sevi”nin izleyicileri ise doğrudan doğruya Mesihlerinin bir gün geri geleceği inancından besleniyor, arada bir deniz ve ırmak kenarlarında “Seni bekliyoruz!” diye haykırıyorlar.

Hıristiyanlık, tamamen Mesih merkezli bir din. Dünya krallığı kötüdür, eksik bir plana dayanır Hıristiyan inancına göre. Göklerin krallığı gerçekleşmedikçe ilahi plan tamamlanmış olmaz. Tanrı”nın iradesini ve Göklerin Krallığı”nı Mesih temsil eder. Zamanın sonunda Mesih”in nüzul edeceği, Deccal ile Armagedon denen yerde savaşacağı kehaneti, bizzat İncillerde yer alır. (Son yıllarda Yahudi ve Hıristiyan Mesih inançlarını birleştirerek “Tanrı”yı kıyamete zorlamak” şeklinde bir teo-siyaset geliştiren Evangelistleri ve onların Amerikan siyasetindeki temsilcileri Neoconları da bu arada belirtmeliyiz.) Aynı şekilde Şia için de kurtarıcı beklentisi, inançlarının temellerindendir. Mehdi”ye inanmayan Şii olamaz. 12 İmam Şiasına göre, Mehdi, 5 yaşında iken gaybubete karışan, 12. İmam Muhammed el Askeri”dir; tekrar dirilip zuhur edecektir.

Sünni âlimler için Mesih ve Mehdi meselesi, oldukça tartışmalı bir durumda. Hz. İsa”nın ref edildiği makamdan tekrar dünyaya nüzul edeceği hakkında ancak 4 müteşabih ayete gönderme yapılabileceğini ama Kütüb-ü sitte”de de bulunan bazı hadislerde konunun sarahaten yer aldığını kaynaklar bildiriyor. Lakin her halükarda Hıristiyanlıkta olduğu gibi bir Mesih inancının İslamiyet”te asla olmadığı, iki dinin arasındaki köklü farklılıkları bulunduğu mutlaka belirtiliyor. Kelime anlamı itibariyle doğru yola girmiş, hidayete ermiş demek olan Mehdi konusunda ise tartışma çok daha şiddetli. Mehdi”nin gelişi veya zuhuru hakkında hiçbir ayet olmadığı hakkında tama yakın bir fikri birliği var. Tartışma, konuyla ilgili rivayet edilen, 40″ının sahih olduğu (ama Buhari ve Müslim”de yer almadığı) söylenen yaklaşık 100 hadisten kaynaklanıyor. İbn Haldun”un Mehdi inancına mesnet teşkil eden haberleri ele aldığı, inancı tarihsel ve toplumsal durumlara bağladığı satırları konuyla ilgili kaynakların hemen hepsinde ele alınıyor. Daha yeni kaynaklar modernist Müslüman Fazlurrahman”ın “Mesih ve Mehdi inancının ahlaki zaaflara yol açtığı, beşerin itici gücünü körelttiği” sözlerini çoğu kere naklediyorlar. Genel Sünni kabulüne göre, Mehdilik”in temel inanç esaslarından olmadığı, bu inanca sahip olmayan bir kimsenin dinden çıkmış sayılmayacağı belirtiliyor. Ama Mehdi/Mesih inancına çok önem veren, bu sayede Müslümanların manevi güçlerinin arttığına, yeryüzünü Mehdi”nin gelişine hazırlayacak şekilde nesiller yetiştirilmesine işaret edenler de var.

Aranızda “Hoca, derin mevzulara dalmışsın, bu konular sizi aşar” diyenler olduğunu biliyorum. Telaşa hacet yok; haklısınız, ben de aynen sizin gibi düşünüyorum. Bu konular elbette beni aşar, ben de her Müslüman gibi öğrenme gayreti içindeyim. Haddimizi bilir, Meshilik/Mehdilik meselesini ilahiyat boyutuyla ele almaya yeltenmekten taaccüp ederiz. Lakin takdir ederseniz ki, konu sadece ilahiyatla ilgili değil bir de sosyopsikolojik boyutu var. Söz alma nedenimiz de meselenin bu sosyopsikolojisi. Bir de, en çok Mesihlik/Mehdilik iddiasında bulunan kimselerle yüz yüze gelenlerin, onları derinlemesine tanıma imkanı bulanların biz psikiyatri uzmanları olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Mesihlik/Mehdilik meselesinin sosyopsikolojik boyutu hakkında çok az konuşuluyor. Bilenleri, hem bilgileri hem meslek ahlakları, (susmaya demeyelim de) konuşmamaya zorluyor. Bilgileri zorluyor çünkü hayatın öyle kolay çıkarımlar yapılamayacak kadar karışık, her insanın psikiyatrik etiketler yapıştırarak anlaşılamayacak uçsuz bucaksız engin bir iç dünyası olduğunu biliyorlar. Meslek ahlakları zorluyor çünkü bugün hırs ve hiddetten burunlarının ucunu göremeyenlerin, pek güvendikleri akılları, yarın “imdat” demeye bile yaramadığında yardım istemek için kapılarını çalabileceklerini düşünüyorlar. Kapılarını herkese, kendilerine saldıranlara bile açık tutuyorlar. Gelgelelim tüm yaşam alanlarımızı psikiyatriyi bir biçimde ilgilendiren fenomenler öylesine doldurmuş durumdaki, profesyoneller de adap ve usul dairesinde kalarak, konunun hassasiyetini bilerek ve kimseyi incitmemeye çalışarak söz almak zorunda. Başarabilirsek önümüzdeki yazıda bunu yapmaya, Mesihlik/Mehdilik iddialarının sosyopsikolojisi üzerinde durmaya çalışacağız.

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41