Umutsuzluk depresyondan olabilir!
“Depresyon” denilen ve mizaçta çöküntüyle karakterize bir psikolojik rahatsızlığın var olduğunu, kadınlarda biraz daha fazla ama hemen hemen tüm dünyada aynı oranlarda (yetişkinlerin %10 kadarı) görüldüğünü, intiharların yarısının bu hastalık nedeniyle olduğunu biliyoruz. İşte umutsuzluk o rahatsızlığın olmazsa olmaz bir unsuru.
Aslında umutsuzluk, sadece depresyonda görülmüyor, hepimizin başına gelebilecek bir haleti ruhiye. Ama sağlıklı insanlar onu genellikle çok kısa sürede ve kolayca atlatabiliyorlar. Nispeten kalıcı bir hale dönüşmüşse, çabayla değişmiyor ve bir süre sonra insanda adım atacak güç ve enerji bırakmıyorsa, işte o zaman umutsuzluk, depresyon rahatsızlığının en önemli belirtisini ve hatta hastalığın esasını oluşturuyor. Araştırmalar, depresyon vakalarında umutsuzluk ne ölçüde şiddetlenmişse hayatın zindana dönüştüğünü ve canına kıyma ihtimalinin arttığını gösteriyor.
Depresif kişi öylesine umutsuzluk girdabına girmiştir ki, yaşamaktadır ama bir şey anlamadan, tatsız tuzsuz bir yemek gibidir hayat… Depresyonda umutsuzluk arttıkça duygular da silinmeye başlar, başlangıçta kederlenme, hüzün, ağlama isteği, çokça gözyaşı vardır ama derinleşen umutsuzluk bir süre sonra ağlamayı dahi imkânsızlaştırır. Zira gözyaşları, hala umut var olunduğunun göstergesi, bir yardım çağrısıdır.
Depresyon ilerlerse, geleceğin ufku giderek kapanır, şimdiki ve geçiş zaman genleşir hâkim hale gelirken gelecek çölleşir. “Umut, henüz olmamış ve gerçekleşmemiş olanı görür ve sever” denir. Umut söndükçe, gelecek kapanır. Geçmiş; depresyonda hâkim zamandır ve adeta her ana geleceği yutar, geçmişteki pişmanlıkları kişiyi suçluluk duygusu ve ıstırapla doldurur. Heves uçup gider, onun yerini cesaretsizlik ve yalnızlık doldurur, yardım aranmaz, insan ilişkisi hiç arzulanmaz hale gelir. Umut, ne ölçüde görüş alanımızdan kalkmışsa insanın kendisine güveni ve saygısı da aynı ölçüde kaybolur.
“YALNIZLIK VE UMUT” KİTABIMIZDAN ALINMIŞTIR