AK Parti, 7 Haziran’dan ders çıkarabildi mi?

7 Haziran Seçimi’nin hemen ardından “Millet, Ak Parti’yi açık ara birinci parti yapmasına rağmen tek başına iktidara getirmeyerek, ‘Durun; yola böyle devam etmeyin. Umutla geleceğe bakmanız güzel ama yolda pürüzler var.’ dedi” diye yazmış, “siyasi akıl, bu düğümü çözmek için hangi hamleleri yapar, şu anda bilmiyoruz” diye ilave etmiştik. O zamandan bu zamana koskoca 4 ay geçti, köprülerin altından çok sular aktı. Sonunda başarı sağlanamayan koalisyon görüşmeleri oldu, seçim kararı alındı. 3. dönem kuralına takılanlara yeniden milletvekili adayı olma imkânı doğdu. Ak Parti olağan 5. kongresini yaparak parti yönetiminde büyük değişikliklere gitti. Aday listelerinde önemli ölçüde değişiklikler yapıldı ve nihayet bakış açısı olarak yeni bir seçim beyannamesiyle milletin karşısına çıkıldı. Seçim propaganda malzemelerinde ve Sayın Davutoğlu’nun performansında da olumlu gelişmeler olduğu belirtiliyor. Velhasıl siyasi akıl, beklenilen hamlelerini yaptı. Bu hamleler, Ak Parti’nin 7 Haziran’dan gereken dersleri çıkardığını gösteriyor mu, peki? Benim bu soruya cevap verirken odaklanacağım nokta, seçim beyannamesi. Zira hem seçim beyannamesinin diğer faktörlerden çok daha önemli olduğunu düşünüyorum hem de hamle yapılan diğer faktörleri tartışabilecek kadar haklarında bilgi sahibi değilim.
Öncelikle geçen yazımızın sonunda belirttiğimiz hususu, tekrar vurgulayalım: “Yeni seçim beyannamesi, özgürlükçü (reformcu) ve sosyal devletçi fabrika ayarlarına döndüğünün işaretleriyle dolu. Ak Parti, mazlumların ve mağdurların özgürlük ve üretilen gelirden pay alma mücadelesi sayesinde var oldu; mücadele devam ediyor. Şimdi, ‘hatırlama’nın eşliğinde ‘umut’ yeniden belirdi…” Bizim bu ifademize Mahmut Övür gibi bazı dostlar, “iyi ama, 7 Haziran seçimlerine gidilirken, ekonomik vaatler sokakta konuşulsa da sonucu etkilemedi. O seçimde sonucu asıl belirleyen ‘Kürt ve Milliyetçi’ seçmenin siyasi tercihleri oldu” diye itiraz edebilirler. El hak, doğrudur; aynen öyle olmuştur. Lakin bu durum iddiamızda bir değişiklik yapmaz. Oy geçişkenliğinin böylesine kolaylaşmasında, her zaman mazlumdan ve mağdurdan yana olmuş Ak Parti’nin, bu kez taleplerini açık biçimde dillendiren muhalefetin karşısına bundan böyle iktidar diliyle konuşacağını ima eden söyleminle çıkmasının payı büyüktür. Muhalefet ve onlarla söz birliği eden medya, aylardır mütemadiyen Ak Parti’nin değiştiğini söylerken, oy vereceği partinin “onun eski Ak Partisi” olduğu konusunda tereddüt yaşayan bir kısım seçmen, değişik nedenlerle esen milliyetçi rüzgârlara daha kolay kapıldı. Bağlanma konusundaki kararsızlık, çözüm süreci konusunda bir süredir kafa karışıklığı yaşayan mütedeyyin Kürt seçmeni, artan tazyiklerin de etkisiyle, etnik kimlik doğrultusunda oy kullanmaya sevk etti. MHP’e giden oylar için de benzer bir mekanizma işledi.
Bir de unutmamak lazım gelir ki, Ak Parti, zaten 7 Haziran öncesi hiçbir seçimi beyanname ve vaatleriyle kazanmamıştı. 7 Haziran Seçimi’ne kadar olan seçimlerde beyannamelerin esamisi bile okunmamakta, liderlerin duruşu ve tavrı belirleyici olmaktaydı. Geçen yazımızda da söylediğimiz gibi beyannameleri önemli hale getiren, demokrasimizin Ak Parti sayesinde yaşadığı normalleşmeydi. 7 Haziran’la birlikte beyannameler önem kazandı ama ne yazık ki, halk adına, özgürlükler adına talepte bulunmada Ak Parti, muhalefetin gerisinde kaldı. Cumhuriyet tarihi boyunca halk adına, özgürlükler adına en büyük icraatları yapan Ak Parti… İnsanların vesayet sisteminden kurtulmak, özgürlüklerini oligarşinin elinden almak ve toplumda adaletin sağlanması için fevç fevç koştuğu Ak Parti… Kalkınmacılığı ve büyük Türkiye’yi, daha adil bir dünya ve ülke için istediğine lideri ve kadrolarının samimiyetiyle ikna etmiş Ak Parti…
İşte bu nedenlerle Ak Parti’nin yeni beyannamesinde koşulların gerektirdiği ve halkın ondan beklediği üzere, “Ben Ak Parti’yim; bildiğiniz Ak Parti” demesi; bu dört ayda yapılan, iyi ve doğru olduğunda genellikle mutabakat bulunan tüm diğer hamlelerden ve hatta onların hepsinin toplamından çok daha önemlidir. Büyük dönüşüm isteyen toplum, Ak Parti’ye ve Erdoğan’a, “Beni vesayet sisteminden, bürokratik ve ekonomik oligarşiden kurtar!” diye bel bağladı ve henüz tam kurtuluş gerçekleşmedi. Hala halkın bu çağrısı ve talebi yerinde duruyor, hala halkın özgürlükçü ve sosyal devletçi Ak Parti’ye ihtiyacı var. O yüzden 7 Haziran’da % 41, “Ne olursa olsun, seninleyim, en çok sana güveniyorum” dedi.
Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda, Ak Parti’nin beyannamesinde, tavrında fabrika ayarlarına dönerek 7 Haziran’dan ders çıkardığı sonucuna varıyoruz. Elbette köprülerin altından çok sular aktı, seçimlerin hiçbir garantisi yok ama bu sonuç, seçim sathı mailinde “Reis ve Hoca beraberliği” görüntüsüyle pekiştirilirse, bir olumlu adım daha atılmış olacaktır. Ak Parti, fabrika ayarlarına döndüğünü, “eski Ak Parti” olduğunu ne kadar iyi anlatabilirse, 1 Kasım’da gülen taraf olma ihtimali o kadar artacaktır.

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41