Başkalarını küçümseyerek kendisini iyi hissetmek
”AKP”li seçmen de bunu dinleyince AKP”den oyunu çeker. Ancak ne ilginç ki AKP”li seçmenin yüzde 80″i interneti kullanmıyor” diyor SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı. Yayınlanan kasetlerin Ak Parti oylarını %4″ten daha fazla etkilemeyeceğini kendince izah ediyor. Görünüşte objektif ama örtük olarak hep o alıştığımız “cahil kitle” iması. Eski CHP İlçe Kadın Kolları Başkanı Ataoğlu ise frene basmayı aklına getirmeyecek kadar rahat. AK Parti”ye oy verenlere “mal ve beyinsiz” imasında bulunuyor; “Adam karısını kızını vermeyi teklif ediyor, oy ne ki bunlar varken!” diyebiliyor. Bunlara epey bir zamandır şaşırmıyoruz. Resmi ideolojiyi fazlaca sindirmiş, kanına karıştırmış, onunla nefes alıp verenlerin, halkı küçümseme, hor görme konusunda sınır tanımamalarına değişik biçimlerine her gün şahit oluyoruz.
İşin ilginci ve daha kötüsü, muhalefetin koreografisi de dili de, gerçek siyasetle ilgisiz bir biçimde, bu tür fanatik tutumlar üzerine bina oluyor. Başbakan”la, ona oy veren seçmenle ne kadar alay ederseniz, onların kendilerini ifade biçimlerini, kişiliklerini aşağılamada ne kadar başarılı olursanız o kadar etkin muhalefet yapmış sayılıyorsunuz. Küçümseme ve hor görmeye dayalı belagatin mümtaz misallerinden başka bir şey olmayan köşe yazarlarının yazılarını ne çok başkalarına nakledebilirlerse o kadar muhaliflik görevini yapmanın gururuna mazhar oldukları hissine kapılıyorlar.
Allah”ın her birimizi farklı yarattığı apaçık meydanda… Boyumuzdan posumuzdan, fiziksel görünümümüzden tutun da psikolojik ve kişilik özelliklerimize kadar her alanda birbirimizden değişiğiz. Evet, doğru; yeteneklerimiz ve zekâlarımız da farklı. Aramızda 100 metreyi 9 saniyenin altında koşanlarımız, 2,5 metre yüksek atlayanlarımız olduğu gibi en zor problemleri dakikalar içinde çözenlerimiz de var. Kültür ve gelenek, sınıf ve eğitim farkları da fıtri farklılıklarımıza ilave oluyor, iyice ayrışıyoruz. Farklı inanç, dil ve kültür coğrafyalarında dünyaya geliyoruz ve bu hiçbirimizin elinde değil. Kimimiz refahın içine doğup en iyi okullarda okurken kimimiz sefalete mahkûm bir biçimde kuru yavan acı soğan ile karnımızı doyurabilmek için didinip duruyoruz.
İnsan olmak odur ki, bu farklılıklara rağmen adil ve eşit bir dünya için mücadele eder; insan kardeşlerimizi bizden ayrı, kendimizi onlardan üstün görmeyiz. Bugüne kadar daha iyi bir dünya için mücadelelerin özü, farklılıklarımızla nasıl bir arada, kardeşçe yaşayacağımız, hukuk önünde eşit olacağımızdır. İnsanlık onurunu yüksek tutanlar, ideolojileri ne olursa olsun, bu noktadan yola koyularak düşüncelerini oluştururlar. İnsanın enginliğine, toplumsal sağduyuya, dayanışmaya inanırlar.
Bugün halkımıza karşı rahat rahat kullanılan tahkir ve tezyif edici söylem, aslında siyasetimizin diline çok yabancı. Tek parti döneminde dahi “imtiyazsız-sınıfsız bir ulus” idealiyle hareket ediliyordu. Vatandaşını küçümseyerek, hor görerek hiçbir yere varılamayacağını vesayetçiler de biliyor, kendilerini müşfik bir öğretmen konumuna koyuyorlardı. Şüphesiz bu tam bir hülya idi ve gerçekleşmesine imkân ve ihtimal yoktu, skandalla neticelendi. Devlet giderek milletten koptu, yukarıdan aşağıya tek-tip toplum inşa etme anlayışı despotizme dönüştü.
Onlar, yukarıdan aşağıya tek tip bir ulus inşa edemediler ama millet, çok partili sistemle demokrasi kapıları aralandığında, kendisine saygı gösteren ve seven temsilcilerinin yanında durmayı yeğledi. Yavaşça kasketli, çarıklı, poturlu ve şalvarlıların çocukları da iş hayatında devlette sahne almaya başladı. Halk, hırsa ve öfkeye kapılmadan, karşıt bir tahakküm kurmaya yeltenmeden demokrasi mücadelesini sürdürdü, halen de sürdürüyor.
Vesayet sisteminin resmi ideolojisiyle yetişmiş, kendisini onunla ve bu arada egemen sınıflarla ve bürokratik oligarşiyle özdeşleştirmiş olanlar, milletin varlığının görünür hale gelmesinden hoşnutsuz ve huzursuzlar. Siyasi program düzeyinde bir mutabakatları yok. Onları ne oldukları değil neye karşı oldukları birleştiriyor. Erdoğan”a, Ak Parti”ye ve cahil (!) halka vurdukça safları sıklaşmış, farklılıkları azalmış sanıyorlar. Oysa sadece narsisizmleri ortaklaşıyor, kolektif narsisizme dönüşüyor.
Hor gördükleri halk ise, geçmişte yolsuzluk, hırsızlıkları yapanları görüp tanıma ve sandığa gömme konusunda sağlam bir sicile sahip. SONAR Başkanı, internet kullanmayan halkın, yakın siyasi tarihimizde kimlerin defterlerini dürdüğünü biliyor olmalıdır. Aynı halk, şimdi de bulanık kasetlere değil hayata bakacak, irfanı ve ferasetiyle kararını verecektir.
Kaynak: Yeni Şafak