Cumhurbaşkanı’nda arayacağımız vasıflar

Gençliğimde daha çok sızlanırdım yaşadığımız dünyadan. Karşılaştığımız her kötülükten modern zamanları sorumlu tutar, her fırsatta canını yakmaya çalışırdım modernliğin. Modernlik aşağı modernlik yukarı… Sonradan hoşuma gitmedi bu halim. Hem sürekli eleştirel konumda kalmayı sevmedim hem de her zamanın kendine göre olumlu ve olumsuz yanları, riskleri ve fırsatları var diye düşünmeye başladım.

Yaşadığımız teknomedyatik dünya, bilgiyi hazırlop önümüze getirmesi anlamında müthiş bir imkân sunuyor ama bilgiyi de bilgi olmaktan çıkarıyor. Malumat ve veri düzeyine indirgiyor. Mühendislik, teknik beceri, diğer insan eylemliliklerinin önüne geçiyor. Yeni bir bilgisayar oyunu, bir bilişim markasının son versiyonu çıkacak diye heyecana gark oluyoruz. Tıp, çok ilerledi derken bile aslında sadece teknolojinin tıbba olan yansımalarını kastediyoruz. Teknik zihin, bizimle oynayıp duruyor.

Sınırlı ve yüzeysel malumatı “teori”, teknik gelişmeyi “pratik” sandığımız bir anlayış giderek insanlığın çeperlerine kadar yayılıyor. Kazanıyoruz ama aynı zamanda kaybediyoruz. “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” kutlu sözünü yeterince anlamamızın ihtimali giderek azalıyor. Sadece hikmeti ve irfanı değil teknolojinin kabul edilebilir tek beceri haline gelmesiyle pratik aklın (basiret, izan) ahlak ve siyasetteki hakiki imkânlarını da gözden kaçırıyoruz.

Aklın ne olduğu üzerine çok düşünen ve onu türlere ayıran ilk düşünürü Aristoteles olarak biliriz. İbni Sina, İbni Rüşd, El-Kindi ve Farabi, kendi anlayışlarını geliştirirlerken ondan çok yararlanmışlar. Meşşai denilen bu Müslüman filozofların “sudur teorisi” diye bilinen yaklaşımları, Gazali”nin onları tutarsız ve dine aykırı olarak nitelemesiyle İslam dünyasında pek olumlu karşılanmadı. Ama bu arada insan aklının ve eylemlerinin nasıl ele alınması gerektiği hakkındaki asıl tartışılması gereken nokta da ihmal edildi. Leğendeki kirli suyla birlikte bebeği de farkına varmadan atıverdik.

Hiçbir düşünürümüzden vazgeçemezdik, vazgeçmemeliydik. Onlar, sadece bize değil insanlığa sunulan nimetler. Büyük düşünürlerimizin açtığı tartışmaları devam ettiremeyişimiz, bugün birçok sorunu derinlemesine kavramamıza mani oluyor. Bugün bilim, teknoloji, uygarlık ve demokrasi konularında tamamen batılı kavramlarla, onlar gibi düşünüyor, insani ve kendimize özgü olanı araştırmaktan vazgeçmişsek, tefekkürün zorlu tırmanışını göze alamayışımız yüzünden. Güya Yunani olandan kaçalım derken baştan ayağa modernliğe bulandırdı bizi rehavetimiz.

Konuyu dağıtmayalım ve güncel olandan kopmayalım. Bakın, yakında ilk kez cumhurbaşkanımızı seçeceğiz, maalesef elimizde kendi basiretimizden başka güveneceğimiz bir ölçüt, sağlam bir siyaset felsefemiz yok. Bazıları önümüze bitirilen okullar, bilinen diller, yönetim tecrübesi gibi ölçütler koyarak sadece cehaletlerini ve millet sevmezliklerini gösteriyorlar. Onlara itibar edecek değiliz.

Size bir müjdem var. Cumhurbaşkanımızı seçerken basiretimizin yanı sıra Muallim-i Sani Farabi”nin ölçütleri de çok işimize yarayabilir. Büyük düşünürümüzün mutluluğa ulaşma konusunda halkın birbirleriyle yardımlaştığı erdemli şehrin başkanında aradığı özellikler, cumhurbaşkanımızı seçerken bize yol gösterebilir. Farabi, erdemli şehri biyolojik olarak sağlıklı bir insan vücuduna benzetiyor. “Bir vücudun her organının kendine göre görevi vardır ve bunların hepsinin sağlıklı çalışması kalbe bağlıdır. Tıpkı bunun gibi erdemli şehrin kurum ve kuruluşlarının sağlıklı ve verimli bir şekilde çalışması şehir yöneticisinin kabiliyet ve tutumuyla ilgilidir” diyor ve şu 12 vasfı sıralıyor:

1) Sağlam bir beden. 2) Kuvvetli bir zekâ. 3) Güçlü bir hafıza. 4) Keskin bir fitnat (feraset). 5) Kolay ve güzel ifade, beyan kudretine, nutuk kabiliyetine malik olmak. 6) Öğretmeyi ve öğrenmeyi sevmek. 7) Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkün olmamak, oyun ihtiraslarından beri olmak. 8) Doğruluğu ve doğruları sevmek, yalandan ve yalancılardan nefret etmek. 9) Yüceliği seven ve arayan bir tabiata sahip olmak, altına, gümüşe, dünyalıklara düşkün olmamak; ruhu şerefe mugayir şeylerin fevkinde olmak. 10) Adaletin ve adillerin dostu olmalı, zulümden nefret etmeli, zalimlerin düşmanı olmalıdır. 11) Adalet isteyenlere karşı ılımlı, kötülere karşı sert bir mizaç. 12) Büyük azim ve irade sahibi, lüzumuna kani olduğu hareketleri yapmak hususunda cesur olmalı, gevşeklik göstermemelidir. Farabi üstadımızın siyaset felsefesi, özellikle demokrasi üzerine düşünceleri geliştirilmeye muhtaç ama sıraladığı bu ölçütler, hala geçerli.

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41