Sayfa Seç

Hipertansiyon

Reel siyasetten bir süreden beri hayli uzaklaştığım doğru ama hayır, hayır, artık tıbbi yazılar yazmaya karar vermedim. “Hiper” başlıklı son yazımın devamı niteliğinde bu okuduğunuz yazı. Modern yaşam tarzının yaşantılarımızı nasıl etkilediği, psikolojik ve bedensel sağlığımızı nasıl bozuğu üzerinde biraz daha duralım istiyorum.

Günümüz toplumunu en iyi analiz eden felsefecilerden Byung Chul Han, depresyon, borderline kişilik, tükenmişlik sendromu ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunu “çağın yeni hastalıkları” diye niteliyor ve artan asabiyetimizi de bununla bağlantılı görüyor. Han’ın “çağın yeni hastalıkları” olarak saydığı hemen tüm hastalıklar bizim alanımızla yani psikiyatri ile ilgili. Birçok eksik bıraktığı hastalık da var, artık küresel bir salgın halini almış obezite, alkol ve madde bağımlılığı, cinsel kimlik bozuklukları gibi. Bunların her biri hakkında çokça yazılıp çiziliyor, araştırmalar yapılıyor. Gerek “dikkat”i gerek günümüzün aşırılık halini vurgulamak için kullanılan “hiper-” tamlamasını aynı anda içeren “dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” şeklindeki rahatsızlığın adını, sosyolojik değerlendirmelerde ilk kez Han, öne çıkarıyor. Gerçekten de “dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” adı birçok psikososyal durumu açıklamak için hayli uygun. Bir keresinde ben de ülkemizdeki gündelik yaşantının batıdakinden farkını anlatabilmek için bu adlandırmadan yararlanma yoluna gitmiştim: (Tıklayınız)

Han’ın “dikkat eksikliği ve hiperaktivite” hakkındaki gözlem ve tespitleri müthiş, tartışmasız bir deha ürünü. Sanıyorum tıbbın ve psikiyatrinin içinde olsaydı onun parlak kavrayış ve zekasından öğreneceğimiz çok şey olurdu. Mesela tıpta “hiper” tamlaması, aşırılık hallerinden kaynaklanan hastalık ve belirti tabloları için de (hipertirodi, hiperaldosteronizm, hiperrefleksi vs.) kullanılır. Bunların en meşhuru ve en sık görüleni, tansiyon yüksekliği demek olan hipertansiyondur. Han, günümüzde hipertansiyonun (ki kelime anlamı tam olarak “aşırı gerginlik” demek) yetişkin nüfusun yaklaşık üçte birinde görüldüğünü ve modern yaşama tarzıyla ilgili olduğunu bilseydi kim bilir neler söylerdi!… Müsaade ederse onun eksik bıraktığını biz tamamlamaya, hipertansiyon ve modern yaşam tarzı üzerinde durmaya çalışalım.

Elimde Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi’nin 51. sayısı var. Şimdi söyleyeceklerim, Prof. Dr. Aydın Ünal’ın bu sayıdaki kaliteli makalesine dayanıyor. Hipertansiyon ülkemizde ve dünyada ölüm nedenlerinin en baş nedeni olan kalp damar hastalıklarına ve ülkelerin sağlık bütçelerinde büyük bir yer kaplayan kronik böbrek hastalığına zemin hazırlayan en önemli risk etkenlerinden. Yetişkin nüfusunun 1/4 ile 1/3 arası hipertansiyondan mustarip. Kadınlarda sorun, nispeten daha fazla.

Hipertansiyonun birçok nedeni var ama herhangi bir nedene bağlanamayan “primer hipertansiyon” denilen rahatsızlığın ortaya çıkışıyla bazı faktörler yakından ilişkili. Yaşlanma, hipertansiyon görülme sıklığını bir miktar artırıyor ama yaş arttıkça insanın tansiyonu da artar şeklindeki inanç doğru değil. Bu rahatsızlık siyah ırkta daha sık görülüyor. Aile öyküsü, kilo artışı ve fiziksel aktivite azlığı, tuz tüketiminde artış, alkol ve nikotin kullanımı hipertansiyon için en önemli risk faktörleri. Tüm bunlar, doğrudan doğruya modern yaşama tarzıyla bağlantılı görünüyor.

İki Güney Amerika kabilesinde yapılan bir çalışma, hipertansiyonun modern yaşama tarzıyla bağlantısını iyice netleştirmiş. Amazon Yağmur Ormanları’nda yaşayan ve modern dünyaya kapalı bir toplum olan Yanomami yerlilerinde, yaşlılar dahil hipertansiyonu olan ve şişman tek bir kimseye bile rastlanmamış. Bu kabilede tuz tüketimi sıfıra yakınken, alkollü içki diye bir kavramları yokmuş. Brezilya-Venezuela sınırına yakın Yekwana kabilesinin yaşadığı bölgenin ortasına 1969’da küçük bir havaalanı inşa edilmiş ve kabile bu sayede batılılar gibi tuz ve fast food ağırlıklı beslenmeye ve yaşam tarzı değişikliklerine (sigara ve alkol) maruz kalmaya başlamış. Sonuçta ilk olarak yaşla birlikte kan basınçlarında yükselmeler görülmüş. Bu çalışma, hipertansiyonun yaşlanmanın bizzat kendisinden ziyade batılı yaşama ve beslenme tarzıyla ilişkili olacağını açıkça ortaya koymuş.

Modern yaşama tarzı ve hipertansiyon ilişkisiyle ilgili olarak ayrıca psikolojik gerilimi de ilave etmek lazım. Bazı öfke ve gerginlik halleri için dilimize çoktandır yerleşmiş olan “tansiyonumu çıkardı!” sözü, benim gözlemlerime göre tamamen doğru. Modern gündelik yaşam ve ilişkiler, sık sık tansiyonumuzu çıkarıyor. Bu hallerin neler olduğunu tansiyon hastaları çok iyi biliyor. Geleneksel yaşantının sulh ve sükununu hayatımızda sağlayabilseydik hipertansiyon belasından büyük ölçüde kurtulabilirdik yani…

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41