Siyasetin itibarı, hepimizin itibarı

Türkiye’de bir kutuplaşmadan bahsedenler, liderlerin birbirlerine karşı kullandıkları dili, sosyal medyadaki bitmek tükenmek bilmeyen didişmeleri ve özellikle Gezi”den sonra ayyuka çıkan, bir kesimin Başbakan”a ve destekçisi halka karşı hınç ve nefretini, Başbakan”ın da onlara verdiği tepkileri gerekçe gösteriyorlar. Tüm bunlar, toplumda bir kutuplaşma olduğunu asla kanıtı olamazlar ama siyasi kültürümüzde bir sorun olduğuna kesinlikle işaret ederler. “Siyaset”in gerçek anlamını yerli yerine koymayınca, ne sağlıklı bir müzakere ortamı oluşturabiliyor ne dertlerimizi el birliği içinde çözmeye çalışıyoruz. Siyasi müzakereyi beceremeyince psikolojiye batıyoruz. Psikolojiye gömülmek, birbirimizi suçlayıp durmamıza, siyasi anlayışlara değil de kişiliklere insafsız saldırılar düzenlememize neden oluyor.

Bu tablodan nedense çoğu zaman iktidarın, özellikle Başbakan”ın gerilimden medet umduğu söylenen tavırları sorumlu tutuluyor. Bu düşünce tarzındaki sakatlığı, mantık hatasını görmeliyiz. Böyle düşünmek, aslında iktidarı ve Başbakan”ı değil de her zaman olduğu gibi yine halkı suçlamanın bir şeklidir. “Makarnaya, kömüre kandın ey halk!” demenin bir diğer versiyonudur. Böyle düşünenler, halkı her daim kandırılacak cahil yığını olarak görmekten vazgeçmeliler. Milletin kendileri hakkında böylesi düşmanca tutumları olanları tanıdığını, siyasetimizdeki üslup sorununun farkında olduğunu ama sürekli laf üretendense hiç değilse kendisine saygı göstereni ve icraat yapanı yeğlediğini düşünmeye başlamalılar. Kendisinden hazzetmediği her halinden belli olan, ne yapılsa eleştirilecek, eğlencelik bir nokta bulan, mütemadiyen taşın altına elini sokmamanın tadını çıkarmaya bakan ve üstelik iktidarla aynı üslup sorunundan malul bir muhalefete millet neden destek olsun?

Modern anlamda demokrasi girişimlerimizi genellikle çok partili hayatla birlikte başlatıyoruz ama çok daha gerilere gitmemiz gerekli. Demokrasi tarihimiz, liva ve kaza merkezlerinde seçimli üyelerden kurulu meclis-i beledi”ler öngören 1864 Vilayet Nizamnamesi”ne kadar uzanıyor. 1876 Anayasası”nın ilanından sonra seçim nizamnamesini düzenleyen bir talimatın yürürlüğe girdiğini, 80″i Müslüman, 50″si gayr-ı Müslim 130 mebusun seçilmesine karar verildiğini, oldukça sorunlu bir seçim sürecinin ardından 115 mebus ile 19 Mart 1877″de Meclis-i Mebusan”ın açıldığını biliyoruz. Cumhuriyetin ilk yılları, demokrasi tarihimiz açısından, Osmanlı”nın son yıllarından daha karanlık. Hem yeterince bilinmemesi hem de icraatlar açısından… Hiç değilse çok partili yıllarımızla övünebilseydik… Darbelerle sık sık önü kesilen, parlamenter sistemimizin adı demokrasi ama güçlü bir demokrasi olmadığı kesin.

Demokrasinin acemisi sayılmayız lakin demokratik bir siyasi kültürü, türlü nedenlerle henüz benimseyemediğimiz de ortada. Bugün hala asker-sivil aydın zümrenin vesayetinden tam olarak kurtulamamış, özellikle okumuş kesimleri cahilliğe karşı olmak kisvesi altında halk ve demokrasi düşmanlığını meşru gören bir siyasi kültüre sahibiz. Milletimiz demokrasiyi seviyor, ama tevarüs ettiği iklim yüzünden hala siyaset konusunda ikircikli. Azalmakla birlikte siyaseti bulaşılmaması gereken bir hastalık gibi görmeyi kısmen sürdürüyor. Yine de millet egemenliğinin ne olduğunun idraki noktasında, okumuşlardan çok daha ileride olduğu kesin.

Bu kültürü, okumuşların demokrasi düşmanlığını rehabilite etmek durumundayız. Kilidi açacak anahtar, siyasetin itibarı. Siyaset hak ettiği itibara kavuşmadan demokrasimizin kalitesinin düşük olarak kalacağını bilmeliyiz. Siyaseti, devlet-toplum-vatandaş harmonisini, toplum ve vatandaş lehine sağlayacak bir ilişki biçimi olarak görmemiz ve çok yüksek değer kazandırmamız şart.

Eğri oturup doğru konuşalım, Ak Parti, vesayet sistemine karşı mücadele süreci içinde, halkı sahici biçimde temsil etme misyonunu çok yükseklere taşıdı. Siyaset sayesinde devletin restore edilebileceğini, toplumun sorunlarının çözülebileceğini gösterdi. 30 yıldır, binlerce cana ve acıya mal olan Kürt meselesinin bile siyasetle çözülmesi için elinden geleni yaptı, yapıyor. Özgürlük ve demokrasi ortamının genişlemesi için açılımlara cesaret etti. Siyasete itibar kazandırdı. Halkın ekseriyeti, hem Ak Parti”nin bu çabasına hem siyasete ve demokrasiye sahip çıktı. Zaten halkın sahiplenmesi olmasaydı çoktan darbeciler tepemizde yine boza pişirmeye girişirler, demokrasimizi doğduğuna pişman etmek için ellerinden ne gelirse yaparlardı.

İlk kez Ak Parti iktidarlarıyla siyasi kültürümüzdeki manzara değişmeye başladı. Bu doğru ama hala manzaranın pek iç açıcı olmadığı daha doğru. Daha yapılacak çok iş var, taşlar henüz tam olarak yerlerine oturmadı. Millet bunu fark ediyor, siyasete ve “durmak yok yola devam” diyenlere meyli bu yüzden…

Kaynak: Yeni Şafak

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Videolar

Yükleniyor...

Galeri

Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.15 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.20 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.35 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.46.58 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.47.34 Ekran-Resmi-2022-07-06-ÖS-12.45.41